İlk Görüşmede Hesabı Kim Öder?
İlk görüşmede hesabı kim öder? Bu soru, hayatın en zorlayıcı ama bir o kadar da komik sosyal dilemmasından biridir. Gerçekten de, ilk buluşmada hesabın kimin ödeyeceği, hem moral bozucu hem de bir o kadar kafa karıştırıcı bir mesele olabilir. Hadi, biraz bu konuyu mizahi bir bakış açısıyla ele alalım. Belki de hepimizin, ilk buluşmada hesabı kimin ödeyeceği konusunda kafasında dönüp duran, “Bunu kim ödeseydi?” sorusunun cevabını bulabiliriz.
“Hesap… Şey… Kim Ödeyecek?”
İlk buluşmalarda, bir anda ödeyip ödememe durumuna geldiğimizde, neredeyse herkesin bir anlık “Bunu kim ödeyecek?” sorgulaması yaşanır. Hani o an, garson hesabı getirirken herkesin gözleri bir anda yere kayar. Bütün vücut diliniz size “Hadi ama, şaka yapıyorsun değil mi?” derken, bir yandan da iç sesiniz panikle “Ona mı, bana mı?” diye sorar.
Bir zamanlar ben de bu konuya fazlasıyla kafa takan bir insandım. Bir buluşmada, hesap masaya geldiği anda karşınızdaki kişiyle göz göze gelmemeniz gerektiğini çok erken öğrenmiştim. Eğer göz göze gelirseniz, hemen o an “Ben ödeyeceğim” gibi bir şey demek zorunda kalırsınız. Ama ya o da aynı şeyi söyleyecekse? O zaman bütün restoran atmosferi “Kriz” seviyesine çıkar.
Kim Ne Düşünüyor? “Beni Beklemiyor Musun?”
Tabii, burada iki farklı senaryo var. Birincisi, “Hesabı ben ödeyeceğim, ne olur sen öde” diyen insanlar. Herkesin içindeki bu “iyi insan” rolü bir şekilde devreye giriyor. Ama burada devreye biraz da kişisel çıkarlar giriyor. Çünkü o kişi, bu ilk görüşmede “Beni beklemiyor musun?” diyor. İç sesim: “Evet, kesinlikle bekliyorum… ama hesaba bir bakılsa…”
İkincisi ise, ne yaparsa yapsın, ödemek için bir çaba harcamayan tipler. Kendini tuhaf bir şekilde “Ben sadece geleneksel olarak takip edeceğim, hiçbir şey söylemeyeceğim” pozisyonuna sokan insanlar. Bir yandan “Benimle mi dalga geçiyorsun?” diyorum ama bir yandan da içimden “Ya keşke, burada gerçekten altın gibi bir insan olsa da, bu durumu sorunsuz atlatabilsem” diye düşünmek zorunda kalıyorum.
Hesabı Kim Ödemeli? Biraz Teori, Biraz Pratik
Şimdi, her şeyin temeli şurada yatıyor: Klasik iyi eğitimli cümle: “Hesabı birlikte ödeyebiliriz.” Evet, tabii ki. Yani hepimiz çok bağımsız ve eşitiz, değil mi? Ama hayat, hep o kadar basit değil. O kadar çok gizli mesaj var ki, mesela: “Birinin bu hesap işine daha fazla önem vermesi, bir şekilde ilişkinin nasıl olacağına dair sinyaller veriyor” diye düşünmek. Burada şu da devreye giriyor: “Hadi ama, gerçekten mi?” diyorsunuz. Çünkü bazen, “Hesabı kim ödeyecek?” sorusu, bizim ilişkiler hakkında ne düşündüğümüzü yansıtan bir mini test haline gelebiliyor.
Yani, her ilk görüşme, bir sınav gibi. Hesabı kim öder sorusu da, o sınavın en kritik sorusu. Bu durumda, biraz da kişisel bir tercih devreye giriyor. Kişilik tipi, kültürel arka plan, belki biraz da psikolojik durum… Bütün bunlar karşınızdaki kişinin “Hesabı ben ödeyeceğim” demesinde veya sadece “Bir şans daha verelim” cümlesini kurmasında etkili oluyor.
“Bu Hesabı Kim Ödeyecek?” Sorusu Bizi Nereye Götürür?
Bence bu soruyu sormadan önce, önce kendi içimize bakmalıyız. Çünkü birisinin hesabı ödemesi, ilk buluşmada bir “Kazan-Kazan Durumu” olabilir. Ödeyen kişi, “İyi, işte adam ya da kadın geldi, ilgileniyor” diye düşünebilir, ama ödemeyen kişi de bir şekilde “Bakalım, bekliyorum” havası yaratabilir. Yani bazen hesap, sadece “Kim daha çok ödeyecek?” meselesine dönüşebilir.
Ve sonra gelen o garip sessizlik: “Ya biz bunları konuştuk da, acaba kim ödeyecek?” işte bu tam bir “Erteleme Sendromu”. Kimse bu soruyu hemen sormak istemez. Zaten her şey mükemmel gidiyor gibi gözükürken, bu soru biraz rahatsızlık yaratabilir. Ama bir noktada da sorulması gerekebilir.
Sonuç: İlk Görüşmede Hesabı Kim Öder?
Sonuçta, ilk görüşmede hesabı kimin ödeyeceği, tüm bu yazılanlardan daha karmaşık ve daha eğlenceli bir konu. Ama şunu unutmayalım: Hesap meselesi, sadece bir başlangıç. Asıl mesele, karşınızdaki kişiye nasıl bir izlenim bırakacağınız. Hesabı ödeyen kişi, ister istemez bir kahraman olur (tabii ki bu bazen yalnızca mantıklı bir seçenek olabilir). Ama ödemeyen kişi de, “Evet, ama ben sana kahve ısmarladım” diyebilir.
Öyleyse, tüm bu hesap şovlarına bir son vermek gerekebilir. Belki de tek yapmamız gereken şey şu: “Hadi, birlikte ödeyelim, birbirimize daha yakın olalım.” İster bu düşünceyle hareket edin, ister biraz mizah yaparak “Benim hesabı ödediğimi düşün, ama bir dahaki sefere kesinlikle ödeyeceğim” diyerek geçiştirebilirsiniz.
Bu konuyu hiç sorgulamadan, bir sonraki buluşmaya geçmeden önce sormak gerek: Hesap meselesi bir sorun mu, yoksa gerçek bir başlangıç mı?